16 Aralık 2018 Pazar

Mırıldandıklarım/Murathan MUNGAN

BİR YILIN SON GÜNLERİ

bir yıl daha bitiyor
İşte bu kadar duru,bu kadar yalın
bu kadar el değmiş
sıradan bir gerçeği daha
                        kolları bağlı hayatımızın
...

bir yıl daha bitiyor
düşlerim,tasarılarım,yarım kalmış onca şey
her yıl biraz daha kısalıyor bir öncekinden
bana mı öyle geliyor
yoksa daha mı hızlı ilerliyor zaman 
insan yaşlanırken?

kırdım mı incittim mi birilerini
kimleri kazandım,yitirdiklerim kimler?
kendimi yineledim mi yazdıklarımda?
yeniden düşünmeliyim
dostluklarımı,ilişkilerimi
dağınık yatağım,mutsuz yatağım
çoğalttın mı eksiklerimi?
...
ey hayatıma girenler ve çıkanlar
uçurum duygusuyla yaşadığımız hayat ey
...
kaç zamandır duru,yalın,çalışkan,iyi insanlar özlüyorum
"içtenliğin" ya da "dünya görüşünün" kirletmediği

kendime bir yeni yıl kartı yazarak bunları diliyorum

sabahları açık penceremin soluduğu kent
nabzında yüzyılın dağınık sancısı
dumanı üzerinde tüten yıkıntılar
hangi anlamı kuşanabilir şimdi yeni bir yıl
umutsuzluk sözlüğünden karşılıklar aranırken hayata
hangi söküğünü dikebilir bu yaralı kuşak
hangi yüreğe öğretilebilir unutmak
...

12 Aralık 2018 Çarşamba

Acıyor/Turgut Uyar

ACIYOR

Mutsuzluktan söz etmek istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan
Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun
sevgim acıyor
...

Yazık sevgime diyor birisi
Güzel gözlü bir çocuğun bile
o kadar korunmuş  bir yazı yoktu
Ne denmelidir bilemiyorum
sevgim acıyor
Gemiler gene gelip gidiyor
Dağlar kararıp aydınlanacaklar
Ve o kadar

Tavrım bir şeyi bulup coşmaktır
Sonbahar geldi hüzün
Kış geldi kara hüzün
Ey en akıllı kişisi dünyanın
Bazan yaz ortasında gündüzün
sevgim acıyor
Kimi sevsem
Kim beni sevse
...



Yavaşladıkça Çoğalıyorum/Montaıgne


Çocukların oyunları asla küçümsenmemelidir,oyunlar en ciddi faaliyetlerden biridir.
Açgözlülüğe yol açan ihtiyaç değil, tam tersine bolluktur.
Dürüst olmak gerekirse, sadece kendimi mutlu etmek için kitap okuyorum.
Sıradan bir adamım ben.Fakat bunun farkında olmam beni özel biri yapıyor.
Aşk denilen şey, arzulanan insanda bulacağımız tada susamaktır.
Herkesi memnun etmek asla varılamayacak bir hedeftir.
Dünyanın en büyük cezaevi, cahil bir insanın kafasının içidir.
Yalnız yaşamanın bir tek amacı var; daha rahat yaşamak.
Aslında insanlar bizi hayal kırıklığına uğratmıyor.Biz sürekli yanlış insanlar üzerine hayal kuruyoruz.
Dünyevi işlerimizi gelişi güzel yürütmeli ve her zaman kadere büyük bir pay bırakmalıyız.
Kadınlar acıya daha dayandıkları kadar katlanamazlar mutluluğa.
Fikirlerim iyi ya da kötü diye iddia etmem, sadece benim naçizane düşüncelerim işte...
Her insanın kimselerin uğramadığı, gizli bir sığınağı olmalıdır.Ancak yalnızken gerçekten özgür olabiliriz.
Güzel, güneşli bir günde dünyanın en iyi insanı oluyorum.Fakat ayağıma bir çakıl taşı değse; huysuz,çekilmez bir adam oluyorum.
Şiir, aşktan bile güzel duygular uyandırır insanda.Venüs tek başına, bir Roma şiirindeki kadar güzel olamaz asla.



Yavaşladıkça Çoğalıyorum/Montaigne

Mutlu evlilikler aşktan çok arkadaşlıkla oluşur.
Kimi yenilgiler zaferlerden daha değerlidir.
İnsanın en büyük düşmanı beklentidir.
Kurtulamadığımız şeylere katlanmayı öğrenmeliyiz.
Güzel hatıralar ve yanlış kararlar yan yana yaşar.
Zaman, hiç zorluk çekmeden akıp gider.
Aşk, karşılıklı duyum ve uyum isteyen bir ilişkidir.
Krallar da dilenciler de aynı toprağa gömülür.
Kesin olan tek şey, hiçbir şeyin kesin olmamasıdır.
Bazen en iyi karar,hiçbir karar vermemektir.
Rüyalar,arzularımızın tercümanıdır.
Filozoflar,krallar hatta kadınlar da kaka yapar.
Beni korkutan ölüm değil,ölüyor olmak...
Dostluk,ateş ve su kadar gereklidir bizlere!
Dünyadaki herkes yurttaşımdır benim.
Ağlamak da mutluluktur.
Kitaplar,miskin keyiflerdir.
Bana göre zihnimiz için en doğal ve en yararlı egzersiz sohbet etmektir.
Tecrübelerim bana öğretti ki sabırsızlık bize ancak zarar veriyor.




28 Ekim 2018 Pazar

İnsanın Acısını İnsan Alır/ Şükrü Erbaş

" Bir insanın boynunu saatlerce yürümenin mümkününü gördüm."
...
"Bir seçimle dışarıda bıraktığımız binlerce olasılığın, hiçbir zaman bilemeyeceğimiz gerçekliğinin, yaptığımız seçimden daha iyi olacağı düşüncesiyle kıvranmak, Nietzsche'nin deyişiyle, 'köpeğin taşı ısırması' değil midir? "
...
"Ne isteyebilir ki kırk yerinden kan sızan yaralı bir hayvan avcısından. Kahküllerinin rüzgarlı ülkesinde bir küçücük yer yürek büyüklüğünde; gözlerinin kahverengi suyundan bir yudum iyilik; gövdemi bir suç, bir fazlalık, gereksiz bir eşya olmaktan çıkaracak bir büyülü dokunuş, parmaklarının inceliğinden."
...
"Bu güzelliklerin insan tanrılarını kalbimle tek tek kucaklıyorum."
...
"Bir gönül kırgınlığının acısını dindirecek bir yolculuk yapılmadı henüz."
...
"Yalnızlık... seni bir gün seçeceğiz. O zaman güzel olacaksın."
...
"Suyu sevmeyen insanın, rüzgarı anlamayan, gökyüzünde bir bulutu olmayan insanın gideceği uzaklık, olsa olsa kendine sızan çaresizliktir."
...
"Ne tuhaf, insanın en büyük hazinesi, ona en büyük acıyı çektiren yüreğiydi ve gökyüzünü içine alacak kadar genişti. İnsan bunu ne geç öğreniyordu."
...
"Kolay inanmaktan yapılmış bir inkarım ben."
...
"Kadın parmaklarını birbirine doladı çözdü, doladı çözdü... Sevişmenin hemen ardından, insanın bütün damarlarını dolduran o bulantıya benzer pişmanlığa ne demeli peki, dedi. Bıçak gibi gülümsedi başucundaki adam. Bedenin doğası ile toplumun ahlakı arasında soluk almanın ete kemiğe bürünmüş zorluğuydu. İçine günah karışmamış bir sevinç gösterebilir misin, dedi."
...
"Tenha kasabaların akşam pencereleri ile ışıklı vitrinler arsında tuhaf bir ilişki var biliyor musunuz? Birinde kavak ağaçlarıdır uzaklığın adı, boşluğa çizgi çizgi düşen, ötekinde kaldırım kaldırım kırılan yoksulluğun dal ince boyudur. Elini yüreğine bastırarak baktı herkes bu ışıksız sese... Güzel mi, acı mı bilemiyorum, dedi, ne kadar kötü olursa olsun herkesin geçmişi, cenneti oluyor bir süre sonra..."
...
"Aşkı evlilikle sınayan herkes, adımlarının sesinden gittiği boşluğu görebilirdi."
...
"Göz yaşını küçümseyenin acısıda olmaz sevinci de, dedim. Oğlundan kalan tek parmağı törenle gömen Dersimli annenin büyük suskunluğunu andım saygıyla. Azalan bir bütün olmaktansa parçalanarak çoğalmanın ne anlama geldiğinden söz ettim."
...

18 Ekim 2018 Perşembe

Canım Aliye, Ruhum Filiz/Sabahattin ALİ

...
Dünyadaki bütün felaketlerin,uygunsuzlukların,bayağılıkların sebebi işte bu her şeyden evvel kendini düşünme illetidir.İlk bakışta insana bir kurnazlık ve akıllılık gibi görünen bu hal hakikatte aptallıktır.

Etrafın seni sıktığı zaman kitap oku...Ben şimdiye kadar her şeyden çok kitaplarımı severdim.Bundan sonra her şeyden çok seni seveceğim ve kitapları beraber seveceğiz.İnsan muhitin bayağı,manasız,soğuk tesirlerinden kurtulmak istediği zaman yalnız okumak fayda verir.Bana felaketli günlerimde kitaplarım arkadaş olmuştu.Fakat bu yetmiyor.Şiirlerimde de gördün ki kitaplara rağmen çok ıstırap çektim.Çünkü candan bir insanım yoktu.Sen benim yarım kalan tarafımı ikmal edeceksin.

Doğrusu,dünyada rahat yaşamak için aptal olmak lazım.Fakat aptal olmaktansa biraz daha rahatsız yaşamak daha iyidir bence... Bilmem sen ne dersin...

İnsan alıştığı,güzel bulduğu,kendine yakın bulduğu yerlerden ayrılırken sanki vücudunun bir kısmı nı orada bırakıyormuş gibi üzülür.

Mehtap altında ağır ağır giderken yanımda benim gibi hiç sesini çıkarmadan,hiç konuşmadan yürüyecek ve bu gümüş ışıkları yavaş yavaş içecek bir arkadaş ararım.

'Gözlerimi kapadığım zaman senin hayalini görüyorum...'diyorsun.Ah Aliye, ben gözlerim açıkken bile hep seni görüyorum.

Herkes beni keyfi yerinde,daima gülen biri sanır.İşte bunun için yazılarım çok dertlidir.Hayatımda gösteremediğim teessürümü yazılarımda gösteriyorum.

Tek başına geldiğin daha iyi oluyor.Bundan sonra hiç kimse sana benim kadar yakın olmayacak.Beraber Almanca öğreneceğiz, ben İngilizce öğrenmek istiyorum.Beraber İngilizce dersi alacağız,ben kitaplar tercüme edeceğim,bunları beraber okuyacağız, neşeli ve kederli olacağız, ne olursa olsun,bütün bunlar hep beraber,hep ikimizin iştirakiyle olacak ve başka hiç kimse karışmayacak.Pek az misafirliğe gitmek ve pek az misafir çağırmak istiyorum.Bir sürü fesat ve dedikoducu insanla ahbaplık edip ne olacak sanki?Biz birbirimize yeteriz,değil mi?..

10 Mayıs 2018 Perşembe

Alemdağ'da Var Bir Yılan/ Sait Faik Abasıyanık

"Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey." (Alemdağ'da Var Bir Yılan)

"Otların yeşil olması, denizin mavi olması, gökyüzünün bulutsuz olması, pekala bir meseledir. Kim demiş mesele değildir diye? Budalalık! Ya yağmur yağsaydı... Ya otların yeşili mor, ya denizin mavisi kırmızı olsaydı... Olsaydı o zaman mesele olurdu işte."(Hişt, Hişt!..)

"Nereden gelirse gelsin dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, hayvandan, ottan, böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin!.. Bir hişt hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları...
-Hişt hişt
-Hişt hişt.
-Hişt hişt.
(Hişt, Hişt!..)

"O seni anlarsa değil, sen onu anlarsan bir şeyler olacak." (Yılan Uykusu)

"Tanı, tanı, kendini tanı. İşe başla bir kere bu yönden sonra onu da anlayacaksın." (Yılan Uykusu)

7 Mayıs 2018 Pazartesi

Yaza Yolculuk/Tomris Uyar

"Onu gördüğüm anda da nicedir aradığımın, uğrunda kıvrandığımın, kaçtığımın, bir yüz değil, bir imge ya da bir ses değil, yeni bir özsu, dağlayıcı ve ondurucu ılık ama harlı, vazgeçilmez bir özsu olduğunu anladım." -Son Sanrı-

"Kendine ne kadar sağlam bir duvar örersen ör, hep bir gedik bırakıyordun."  -Kalenin Bedenleri-

"Boynunda, kulaklarında, parmaklarında ışıl ışıl takıların. Üstünde, günün her saatinde simler, boncuk işlemeler. Dudaklarında, yerli yersiz kullandığın ecnebi sözcükler. Yüzünde, telefonda konuşan birinin yüzündeki o boş gülücük. Bunlar zırhların senin. Güvensizliğin." -Küçük Kötülükler-

"Gözlerinin elasından içten, sıcak bir dalga geçti. Yıllar önce bir gece başbaşa deniz kıyısında yürüdüklerini, dertleştiklerini, gelecekten neler umduklarını birbirlerine neler anlattıklarını anımsatan bir bakış." -Bol Buzlu Bir Aşk Lütfen-

"Karşılıklı susmayı sürdürdüler. Sanki konuşsalar bir şey, bir daha onarılmamacasına bozulacaktı."
 -Yaz Şarabı-

"Bu adamı tepeden tırnağa uzun uzun öpmek... Derinlerde yatan o kolay-ele geçirilmez güzelliği keşfetmek. O garip haklılığı bulup kendin olmak."-Yaz Şarabı-

"Kadife bir gece bu: başka türlü anlatamam sana. Sımsıkı sarıyor, yumuşacık. Yalnızlığın bana, odalara, iş olsun diye boyadığım tırnaklarıma, eşyaya usulca sinişini izliyorum."-Düz Beyaz Bir Çağrı-

"Bizi düzeltse düzeltse sahici bir karamsarlık düzeltir."-Düz Beyaz Bir Çağrı-

27 Şubat 2018 Salı

Ahmet Arif



"seni kaburgamın altın parçası
seni dişlerinde elma kokusu"

Leylim Leylim-Ahmet Arif'ten Leyla Erbil'e Mektuplar


'Tam boş yanı bu diyorum celladın.
Tam bıçağım cehennem gibi güzelken.
Aklıma düşüyorsun.
Ellerim arık...'


  Şu anda yapayalnız bir dalganın üstünde boş bir konserve kutusundan farksızsam da, senden kopmamın imkansızlığını daha bir aşkla duyuyorum.Üzerime Toroslar yıkılmış sanki.Öyle duyuyorum işte.Öyle kesin ve kudretli.Gözlerin,gözlerinden öperim-Bir umudum sende-Anlıyor musun?Yüzünü,sesini bir özledim ki sorma.En çok da burnunu.Şaka değil.
Şimdi burada güzel bir şafak.Gene uykusuz,mutsuz.tedirginim.Sana yazmak,yazmak,yazmak istiyorum...Seni bütün şafaklarda,evrenlerin o ıssız ihanet saatinde öperim.Ve sen geçersin içimden.Bitmek bilmezsin.
Senden kıyamete dek sürecek bir öpücük alayım,dur.Dayanır mısın?

Leylim Leylim-Ahmet Arif'ten Leyla Erbil'e Mektuplar

'İçmek,
gözlerinde içmek,ayışığını.
Varmak,
gözlerinde varmak,can tılsımına.
gözlerin hani?'

'Duymak,
gözlerinde duymak,üç ağaçları...
Susmak,
Gözlerinde susmak, ustura gibi...
gözlerin hani?'


Aslında benim senden hiç kopamayışım, sensiz dünyayı hafif buluşumdur bütün mesele!Seninle dünyayı,kasaba kasaba kıyı kıyı dolanmak isterdim.Her gün bir yaş daha gençleşir,çocuklaşırdın!Hem seni sevmek,ölümlere,zulümlere panzehirdir.Nasıl dayanma kuvveti verirsin bana bilemezsin.'Seni anlatabilmek seni-iyi çocuklara,kahramanlara.-Seni anlatabilmek seni-namussuza,yaşamayana,kahpe yalana.'
Bir umudum,dünya gözüm,dikili ağacımsın.Uçan kuşum, akan suyumsun.Seni anlatabilmek seni.Ben cehennem çarklarından kurtuldum,üşüyorum kapama gözlerini...
Dişine zar, boynuna ter olasım gelir.Hayatımın en koyu ve belirli çizgisi,motifi,süregidecek tadı SENSİN canım.
Seni cehennem bir hasretle öperim.

19 Şubat 2018 Pazartesi

Leylim Leylim-Ahmet Arif'ten Leyla Erbil'e Mektuplar

'Ve sen, daha demincek,
Yıllarda geçse demincek,
Bıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğüm,
Ömrümün sebebi,ustam,sevgilim.'

...Pişman değilim.Bir daha dünyaya gelsem aynı hayatı, daha bir ustaca ve korkusuz yaşarım.Ama bu sefer seni tanımakta gecikmem! İlk işim o olur.Ben bu-belki de manasız- iç sıkıntılarından senin var olduğunu hatırlayarak sıyrılıyorum.Bir pınar,bir dağ suyu gibi dinlendiriyor,kandırıyorsun.
İnsan ya muhtaçlık, mecburluk olmadan sevmeli yahut da benim senin gibi amansız vurgun...
'Nasılsın?' diye sormak,söyleyecek sözü olmadığından vakit kazanmak istemekmiş.Hiç düşünmedim.Üstelik sana söyleyecek sözümün olmaması felaket olur benimçin. Gene de sorabilirim di mi canım?İyisin,mutlusun ve güzel.
Öskedim,bizim doğu dialektinde özledim demektir.Neyini,nereni,hangi halini desem ki?Sesini öskedim örneğin.Yüzünü, şeytan çocuk gülüşünü,öfkeni, yeryüzünü ve kaskatı canımı ısıtan varlığını.Şükür varsın. 
Ya sen nicesin ömrümün varı?Sensiz ne olur, ne olabilir,onu unutmamalıyım oysa.Her adımdan her düşünden,her düşten önce seni karşıma alır, bakar,sorarım,bunu bilir miydin?Başkaca dövüşemem ki.Yenilmememin tılsımı...
Hasret ile gözlerini öpeyim.Orası öyle ya,bu hasret böyle biter mi?

Leylim Leylim-Ahmet Arif'ten Leyla Erbil'e Mektuplar

'Gitmek,
Gözlerinde gitmek sürgüne,
Yatmak,
Gözlerinde yatmak zindanı.
Gözlerin hani?'

Leylım,
Nicesin gene?
Beyninde mi, yüreğinde mi, başka bir yerinde mi, nerendeyse o İNAT yönünü yaratan dokuları öpmek isterim.Evrende seni özler, seni isterim.Başkaca hiç.Ne taktığım,ne de vurulacağım bir nen yok.Seni.Sade seni.
Kulluğum,divaneliğimle ellerini,gözlerini öperim.Öpüyorum ama doyamıyorum.Mutluluk ya da cehennem bu galiba.Sana doymak, korkunç ahmaklık olur.
Hadi gel...
SENİ ALAMAZLAR BENDEN.Tılsım bu işte.Ayakta, fırtına gibi beni tutan bu.
Gözlerinden öperim canım.En çok da burnundan.Gülme,ciddi söylüyorum.O güzel burnuna yıldızlarca öpücük...
Şunu da bir iyi belle: Benim için çok mühim olan, sana aşık olmak ve ya aşık olmadığımı bağırıp yırtınmak değildir.Aslolan, seni kırmamak, üzmemek,kaybetmemektir. Anladın mı canım?
En iyisi sana imdat etmektir.Özlemektir seni,geberesiye.Ses etmektir, haykırmak 'Leyla!' bir tenha saatte geceler yarı.Ömrümüz çelimsiz, kısa.Çabamız korkunç ama.

14 Ocak 2018 Pazar

Keskin Ruh(Kafkaokur Sayı 23)

"Ruhlar bir kılıç gibi olmalı; dövüldükçe keskinleşiyor ve daha derin yaralar açıyor," demişti.Henüz ruju kadehe bulaşmamıştı.Daha çok içmesini istedi keskin ruhum, ondan bir iz kalması için.Göç edemeyen kuşlar, gidenlerin tüylerini taşırmış gökyüzüne, bir iz kalması için.Dudak izlerini gömsem ruhuma şimdi, bir kuş çıkar mı oradan; sana doğru uçup gelecek olan.Bir tüy bırakması için.
...