30 Mayıs 2017 Salı

Gölge/Aslıhan UYSAK/Kafkaokur(Sayı 17)

...
Annem yüzümü ellerinin arasına almıştı.Bana umudumu asla yitirmeyeceğime dair söz verdirtmişti.Ah, annem, tertemiz yürekli annem. Çaresizlikle geçen hüzün dolu onca yıl...Kabullenmişlikle bıkkınlık arasındaki bir bilinmezlikle yaşayıp gitti işte.Ben annemin gitmesine üzülmek istemedim hiçbir zaman ,hatta bazen keşke gitse diye de düşündüğüm oldu.Çünkü alıp verdiği her nefesle ruhundan bir parçaya veda eder gibi yaşamıştı hayal kırıklığından ötesi olmayan hayatını.Benliğinin kendisini terk etmesine izin vermesinin arkasında yatan tek sebep ise beni ne pahasına olursa olsun korumaktı.Gözlerinde masumiyetten başka bir şey okunmayan o küçük kızını.Ben ki bana sevgiyle bağlı bu kadının yaptığı fedakarlıkları minnetle karşılamayan, kendi eksikliklerinin etkisinde bir bahane haline getiren. Bencildim, karşılıksız sevgiye olan inançsızlığım beni bu kanıya vardıran şeydi.Bencillikten uzaklaşma istemlerim ise beni daha acınası hale getirmekten başka bir şey yapmıyordu.
Aslında annemi hayat dediğimiz bu kafese kilitleyen şey korkuları oldu.Sadece içeriden açılan bir kapı vardı karşısında, elinde de anahtar. Anahtarı dışarı fırlatmıştı çünkü kafesin dışarısındaki dünyadan her şeyden daha çok korkuyordu.
'Bir insanın karşımda yitip bitmesini izlemek ve hiçbir şey yapamamaktı benim cezam da diye düşündüğüm de oldu.Fakat o zamanlar pek bir şey bilmiyordum sanırım.'Bilmiyormuşum!...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder